29 Temmuz 2011 Cuma

medeniyet is dead, yaşasın madilik!


 hayat bi garip ve sürprizlerle dolu derya kuzuları. insanın karşısına hiç olmadık yerlerde hiç olmadık kişileri çıkartıyor, sonra da bi dolu saçmalığa neden oluyor. ayrıca insanın hatırlamak istemediği sinir bozucu geçmişi anladım ki sülük gibi, bi kere yapıştı mı yakaya mümkünü yok kaçamıyor, kurtulamıyorsunuz.

geçenlerde bir gece, barselona isimli katalan ilinde bu sülük geçmiş hayat ve kader ile el ele verip bir barda karşıma eski sevgilimi çıkardı. hem de yeni sevgilisiyle. hem de ben tekken. önce görmezlikten gelmek istedim. bardan çıkmak, kilometrelerce uzağa gitmek, bu an hiç yaşanmamış gibi yapmak… ama tam gerisin geri giderken zat-ı muhteremle göz göze geldik ve hayatta en nefret ettiğim şeylerden birini yapmak zorunda kaldım: medeni olmak.

gözlerimizle selamlaştık. yanına gitmem gerekiyordu haliylen. medeniyet dediğin tek dişi kalmış, yüzsüz ve asap bozan bir canavar malumunuz. hemen bardan bir bira kaptım ki sinir bastıkça ya da diyecek söz bulamayınca ona sığınayım.

yavaş adımlarla gitmedim. zira yavaşlık demek daha fazla sinir bozukluğu demek. gaza bastığım gibi yanında bittim. önce ona sonra da yeni ve benden çirkin (bu yorumuma hiç sübjektif bir şey katmadım. yüzde yüz organiktir.) sevgiliye ve yanlarında ki iki britanyalıya selam verdim. onlar da çirkindi.

“nasılsın, ne yapıyorsun burada” gibi aslında “ay seni neden burada gördüm ki şimdi! shit!” demek istenilen ama medeni olacağız diye öyle sorulmayan soruları sorduk. ben anlattım, o anlattı. o anlatırken arada sevgilisinin elini tuttu, yanağına bi öpücük kondurdu, britanyalılar yeni sevgiliyle şakalaştı, bana sinir bastı. terledim, elimdeki bira şişesini kafasına atmayı planladım, yaparsam mekandan nasıl kaçacağımı hesapladım, sonra avrupa birliği’nde olduğumuzu hatırladım, “efendi ben”e döndüm… o hala konuşuyor ve nispetin dibine vuruyordu.

o ve ben hakkındaki bütün saçmalıkları anında bitirdiğimiz için konu ister istemez ve lanet olsun ki yeni sevgiliye geldi. mr. ex başladı yeni’yi övmeye:

şurada okudu da burada çalışıyor da ingilizcesi çok iyi de… hepimiz bu teranenin ne için yapıldığını bildiğimizden yalancıktan hayranlıkla dinledi. benim zaten bu kariyerist laflarla işim yok, okuduğu okulla övüneni ahmaktan sayıyorum oldum olası. dil bilmek de anlamadığım bir biçimde bu dünyada gurur duyulacak bi mesele ama işte kahrolasıca moderenlik, dilimi lal etti, madiye bağlayamadığım gibi içimin şişmesine de mani olamadım.

yeni sevgili de bu aşırı övgüden sonra benim kim olduğumu anlamış olacak ki az önce mr. ex’in sahtekarlık abidesi performansını devraldı ve o başladı bu kez de:

ay bu nasıl iyi bi insan da nasıl kültürlü de şu kadar dil biliyor da şuraları gezdik de… bana ne leyn! deyip tuvalete gitmeliydim aslında. ama yapmadım. yapmadığım gibi di mi di mi minvalinde kafa salladım. içimden 10’a kadar saydım, derin derin nefes aldım.

***


“e sen ne yapıyorsun?” diye sordu yeni. en darlandırıcı yere gelmiştik. tek nefeste anlatıp, kendi sıramı hızla savdım. kendimi övmek yerine barselona’yı övdüm. o kadar ki değme katalandan katalan, o an damarımı kessem barça renklerinde şüheda fışkıracak sandım. britanyalılar da sandılar ki ne kadar şanslı olduğumu, barselona’nın muhteşem bir şehir olduğunu söyledi.

mr. ex ve yeni baktılar ki şehirlerarası yarış olmuyor yine aşklarına döndürdüler olayı. vıcık vıcık  öpüşmeler, ben yaparsam beni de öldürün diyeceğim sahte mutluluk pozları… işte o an kontrolümü kaybettim. madem şov istiyorlardı, madem amaç böğrüme sapladıkları bıçağı daha da derine batırmaktı niyet, alasını yapmaya karar verdim. çünkü zeki demirkubuz “kıskanmak” romanını ne kadar anlamışsa ben soner kabadayı & murat boz’ların “iki medeni insan” isimli eserini o kadar anlamıştım. ya basta! deyip şeytani planımı devreye soktum.

***

bira almak için bara gittiğimde mr. ex’ten ve yeni’den daha yakışıklı olan ve o gece barda bulunması allah’ın bir mucizesi saydığım arkadaşımın arkadaşını gördüm. planımı anlattım. o kadar güldü ki kabul etmeyecek diye ödüm koptu. ama etti. zira yellozluk da evrenseldi ve intikam almak en temel insan haklarından biriydi.

masaya “sevgilimle” döndüm. mr. ex ve yeni’nin tansiyonu düşerken britanyalıların da dibi düştü. kısa süreli şoktan sonra “sevgilime” anında fantastik bi kariyer yazdım: üniversitede siyaset bilimi uzmanı ve yazardı. barselona’nın en zengin mahallesinde birlikte yaşıyorduk ve bahçemizde havuz vardı. sevgili sevgilim ingilizce, ispanyolca, katalanca, fransızca, italyanca, portekizce ve arapça biliyor, tenis oynuyordu. katalunya’nın en önemli akademisyenlerinden biri idi ve yurtdışında çok sayıda konferansa katılmış, sıklıkla tv’de görüş bildirmişti.

yalan söylemek o kadar zevkliydi ki kendimi şaşırmıştım artık. ben anlattıkça bizim edi ile büdü biradan viskiye geçtiler. arada öpüştüler ama anında iki laf çakıp öpüştüklerine bin pişman ettim.

arkadaşım şaşkınlıkla bana bakarken gülmemek için de beni onaylarcasına katalanca mekan adları sayıyor, ülkelerden bahsediyor, nerede ne yediğini anlatıyordu. allah’ım! resmen üç dakkada senaryonun sonunu değiştmiş ve katilin uşak olduğunu herkesin bildiği filmi başka bir katille bitirmeye doğru kanat çırpmaya başlamıştım.

saatlerce konuştuk. britanyalılar da artık edi ile büdü’yü bırakmış bizle konuşmaya başlamışlardı. mr. ex’in gözleri gece ilerledikçe sinirden kapanmaya, uykusu gelmeye başlamış, yeni ise britanyalılardan biriyle samimi görüntüler vermeye koyulmuştu. alkol şişede ve şike de durduğu gibi durmuyordu anacım.

***

mr. ex otele gidelim dedi yeni’ye. yeni sen git ben gelirim az sonra, diye yanıtladı, uykun var, yorgunsun”. ben gibi mr. ex de yemedi tabii. zira hepimiz yeni’nin mekanda kalmak, mr. ex’i otele yollamak ve britanyalı ile biraz daha paparazzilere yakalanmak derdinde olduğuna kalıbımızı basabilirdik. ben kalıbımı basmak yerine öldürücü darbeyi ne zaman yapmam gerektiğini hesaplamaya çalışıyordum. ama gerek kalmadı.

yazının başında yerin dibine soktuğum kader bu kez kartını benden yana açmıştı. mr. ex uyurken önce yeni sonra da britanyalı tuvalete gitti. ikisinin aynı anda çişinin gelmesini yemediğim için arkalarından mr. ex’i uyandırdım ve otele gitmesini söyledim en yalancı şefkatimle. “yok yok iyiyim ben böyle” diye sayıklayınca “e o zaman git bi tuvalete de yüzünü yıka, kendine gel, ben de sana kahve söyleyeyim” dedim. ikiletmedi bile. kalktı, ağır adımlarla yürüdü, tuvaletin kapısını açtı ve…

flaş! flaş! flaş! şok! şok! şok!

yeni britanyalıya bademcik ameliyatına girişmişti. mr. ex manzara karşısında önce buz adam’a sonra da hızla eriyip yeşilçam’ın sümüklü aşıklarına döndü. yeni ile türkçe britanyalı ile ingilizce tartışmaya başladı. arkalarından olaydan “bihaber” bir şekilde tuvalete gittim. sahte sevgili de geldi. manzara onlar için içler acısı bizim için ise gırgıriye filmi tadındaydı.

mr. ex yeniye postayı koydu, git kendine kalacak yer bul dedi...

yeni ona bağırdı...

britanyalı garibim ne olduğunu bile anlamadan kendisini türkiş bi dramanın içinde bulmuş, nasıl kurtulacağını kara düşünüyordu...

tekrar medeni biri olup herkesi sakinleştirmeye giriştim. 15 dakika sonra biraz başarılı oldum. çok sakinlemesin diye arada salıverdim, yine tansiyon yükseldi. derken saatime baktım ve “aaa! bizim gitmemiz gerekiyor. yarın bir konferans için paris’e gideceğiz. ah ya, sizi de böyle bırakmak istemiyorum ama… ya bence yarın sakin sakin konuşun” deyip “sevgiliyi” koluma takıp arkamıza bile bakmadan mekandan çıktık.

çıktıktan sonra arkadaşıma bi falafel ısmarladım, yedik ve kahkahalarla güldük. kötülük eğlenceli, hava atacağım diye böbürlenenlerden tarih huzurunda intikam almak çok zevkliydi.

o gece son zamanlarda olmadığı kadar huzurla uyudum. allah taksiratımı afetsin. demet akalın'dan "afedersin" de tüm sevip de kavuşamayanlara gelsin. 

17 yorum:

  1. Hahahah. Ex sevgili bu yazıyı okursa ne olacak peki? Çekmeköy den sevgiler pampişim:)

    YanıtlaSil
  2. aman bana ne! mekan adı vermedim sonuçta. ya aslında itiraf edeyim, bi b planım yok. (:

    YanıtlaSil
  3. İyi "yazmışsın" bavuşka. yaşasın kötülük!!!!!!!!

    YanıtlaSil
  4. bence de canan. kahrol medeniyet! (:

    YanıtlaSil
  5. Bawer, senden korkmaya başladım... :P

    Murat aka Husbear

    YanıtlaSil
  6. korkmakla en iyisini edersin murat'cim. (:

    YanıtlaSil
  7. valla ya yazsan roman olur çeksen dallas olur gibi olmuş:) eline diline sağlık:)

    YanıtlaSil
  8. Eğlenceli... Herkesin yaşaması/yapması gereken bir şey...

    YanıtlaSil
  9. direk bira bardağı ile olayı kısa keserdim heralde.

    YanıtlaSil
  10. o değil de bi ilan irem vardı yaa ona nooldu ?

    YanıtlaSil
  11. ay sen nası bişisin. allaam nerden bulursun bu fotoları. saniyede barın icinde buldum kendimi.

    çok fenasın. :)) (yıldız yilbe mode)

    YanıtlaSil
  12. @cAlAmity: valla işte herkes yazsan roman olur dedi ben de yazdım blog oldu. (:

    @memdali: eski sevgililerin erişebileceği yerlerde okuyunuz ki onlar da ürksünler azcık. :P

    @SanatoriumAsylum: tatlım ben onu da yaptım ama zat-i muhterem daha sonra iyi arkadaşım oldu, ondan ayıp deyip yazmıyorum henüz. :P

    @Esterhazy: aksini iddia eden oldu mu ay? (:

    @Adsız: cicim fotoları kendim çektim demek isterim ama hz. gugıl'dan aldım. çok kolay olmadı valla. :P eğlenmene ve olayı hissetmene de sevindim. :P yıldız'a da can kurban.

    YanıtlaSil
  13. bu rezilliği ben bile yapamazdımmmm.
    kafam basmazdıııııııııııııı :D
    ahahahaha.
    mahfollllllllll :D

    YanıtlaSil
  14. ben ne olcam ya, mahfolan oldu sayemde. hahayt! beter olsun. (:

    bi de bırakdaginikkalsin isimli kendini bilmez, irem seni savcılığa vermiş. hahahahahahaha!

    YanıtlaSil
  15. britanyalılar dan birine ne oldu? aklım onda kaldı:)

    YanıtlaSil
  16. o gece boyu yanciydi, yanci kalarak noktaladi geceyi. haa! bi ara kulagima bara gidelim mi dediydi ama ben duymazdan geldim. :P

    YanıtlaSil