hayat bi garip ve sürprizlerle dolu derya kuzuları. insanın
karşısına hiç olmadık yerlerde hiç olmadık kişileri çıkartıyor, sonra da bi
dolu saçmalığa neden oluyor. ayrıca insanın hatırlamak istemediği sinir bozucu
geçmişi anladım ki sülük gibi, bi kere yapıştı mı yakaya mümkünü yok kaçamıyor,
kurtulamıyorsunuz.
geçenlerde bir gece, barselona isimli katalan ilinde bu
sülük geçmiş hayat ve kader ile el ele verip bir barda karşıma eski sevgilimi
çıkardı. hem de yeni sevgilisiyle. hem de ben tekken. önce görmezlikten gelmek
istedim. bardan çıkmak, kilometrelerce uzağa gitmek, bu an hiç yaşanmamış gibi
yapmak… ama tam gerisin geri giderken zat-ı muhteremle göz göze geldik ve
hayatta en nefret ettiğim şeylerden birini yapmak zorunda kaldım: medeni olmak.
gözlerimizle selamlaştık. yanına gitmem gerekiyordu
haliylen. medeniyet dediğin tek dişi kalmış, yüzsüz ve asap bozan bir canavar
malumunuz. hemen bardan bir bira kaptım ki sinir bastıkça ya da diyecek söz
bulamayınca ona sığınayım.
yavaş adımlarla gitmedim. zira yavaşlık demek daha fazla
sinir bozukluğu demek. gaza bastığım gibi yanında bittim. önce ona sonra da
yeni ve benden çirkin (bu yorumuma hiç sübjektif bir şey katmadım. yüzde yüz
organiktir.) sevgiliye ve yanlarında ki iki britanyalıya selam verdim. onlar da
çirkindi.
“nasılsın, ne yapıyorsun burada” gibi aslında “ay seni neden
burada gördüm ki şimdi! shit!” demek istenilen ama medeni olacağız diye öyle
sorulmayan soruları sorduk. ben anlattım, o anlattı. o anlatırken arada
sevgilisinin elini tuttu, yanağına bi öpücük kondurdu, britanyalılar yeni
sevgiliyle şakalaştı, bana sinir bastı. terledim, elimdeki bira şişesini
kafasına atmayı planladım, yaparsam mekandan nasıl kaçacağımı hesapladım, sonra
avrupa birliği’nde olduğumuzu hatırladım, “efendi ben”e döndüm… o hala
konuşuyor ve nispetin dibine vuruyordu.
o ve ben hakkındaki bütün saçmalıkları anında bitirdiğimiz
için konu ister istemez ve lanet olsun ki yeni sevgiliye geldi. mr. ex başladı
yeni’yi övmeye:
şurada okudu da burada çalışıyor da ingilizcesi çok iyi de…
hepimiz bu teranenin ne için yapıldığını bildiğimizden yalancıktan hayranlıkla
dinledi. benim zaten bu kariyerist laflarla işim yok, okuduğu okulla övüneni
ahmaktan sayıyorum oldum olası. dil bilmek de anlamadığım bir biçimde bu dünyada
gurur duyulacak bi mesele ama işte kahrolasıca moderenlik, dilimi lal etti,
madiye bağlayamadığım gibi içimin şişmesine de mani olamadım.
yeni sevgili de bu aşırı övgüden sonra benim kim olduğumu
anlamış olacak ki az önce mr. ex’in sahtekarlık abidesi performansını devraldı
ve o başladı bu kez de:
ay bu nasıl iyi bi insan da nasıl kültürlü de şu kadar dil
biliyor da şuraları gezdik de… bana ne leyn! deyip tuvalete gitmeliydim
aslında. ama yapmadım. yapmadığım gibi di mi di mi minvalinde kafa salladım. içimden
10’a kadar saydım, derin derin nefes aldım.
***
“e sen ne yapıyorsun?” diye sordu yeni. en darlandırıcı yere
gelmiştik. tek nefeste anlatıp, kendi sıramı hızla savdım. kendimi övmek yerine
barselona’yı övdüm. o kadar ki değme katalandan katalan, o an damarımı kessem
barça renklerinde şüheda fışkıracak sandım. britanyalılar da sandılar ki ne
kadar şanslı olduğumu, barselona’nın muhteşem bir şehir olduğunu söyledi.
mr. ex ve yeni baktılar ki şehirlerarası yarış olmuyor yine
aşklarına döndürdüler olayı. vıcık vıcık öpüşmeler, ben yaparsam beni de
öldürün diyeceğim sahte mutluluk pozları… işte o an kontrolümü kaybettim. madem
şov istiyorlardı, madem amaç böğrüme sapladıkları bıçağı daha da derine
batırmaktı niyet, alasını yapmaya karar verdim. çünkü zeki demirkubuz
“kıskanmak” romanını ne kadar anlamışsa ben soner kabadayı & murat
boz’ların “iki medeni insan” isimli eserini o kadar anlamıştım. ya basta! deyip
şeytani planımı devreye soktum.
***
bira almak için bara gittiğimde mr. ex’ten ve yeni’den daha
yakışıklı olan ve o gece barda bulunması allah’ın bir mucizesi saydığım
arkadaşımın arkadaşını gördüm. planımı anlattım. o kadar güldü ki kabul
etmeyecek diye ödüm koptu. ama etti. zira yellozluk da evrenseldi ve intikam
almak en temel insan haklarından biriydi.
masaya “sevgilimle” döndüm. mr. ex ve yeni’nin tansiyonu
düşerken britanyalıların da dibi düştü. kısa süreli şoktan sonra “sevgilime”
anında fantastik bi kariyer yazdım: üniversitede siyaset bilimi uzmanı ve
yazardı. barselona’nın en zengin mahallesinde birlikte yaşıyorduk ve bahçemizde
havuz vardı. sevgili sevgilim ingilizce, ispanyolca, katalanca, fransızca,
italyanca, portekizce ve arapça biliyor, tenis oynuyordu. katalunya’nın en
önemli akademisyenlerinden biri idi ve yurtdışında çok sayıda konferansa katılmış,
sıklıkla tv’de görüş bildirmişti.
yalan söylemek o kadar zevkliydi ki kendimi şaşırmıştım
artık. ben anlattıkça bizim edi ile büdü biradan viskiye geçtiler. arada
öpüştüler ama anında iki laf çakıp öpüştüklerine bin pişman ettim.
arkadaşım şaşkınlıkla bana bakarken gülmemek için de beni
onaylarcasına katalanca mekan adları sayıyor, ülkelerden bahsediyor, nerede ne
yediğini anlatıyordu. allah’ım! resmen üç dakkada senaryonun sonunu değiştmiş
ve katilin uşak olduğunu herkesin bildiği filmi başka bir katille bitirmeye
doğru kanat çırpmaya başlamıştım.
saatlerce konuştuk. britanyalılar da artık edi ile büdü’yü
bırakmış bizle konuşmaya başlamışlardı. mr. ex’in gözleri gece ilerledikçe
sinirden kapanmaya, uykusu gelmeye başlamış, yeni ise britanyalılardan biriyle
samimi görüntüler vermeye koyulmuştu. alkol şişede ve şike de durduğu gibi
durmuyordu anacım.
***
mr. ex otele gidelim dedi yeni’ye. yeni sen git ben gelirim
az sonra, diye yanıtladı, uykun var, yorgunsun”. ben gibi mr. ex de yemedi
tabii. zira hepimiz yeni’nin mekanda kalmak, mr. ex’i otele yollamak ve
britanyalı ile biraz daha paparazzilere yakalanmak derdinde olduğuna kalıbımızı
basabilirdik. ben kalıbımı basmak yerine öldürücü darbeyi ne zaman yapmam
gerektiğini hesaplamaya çalışıyordum. ama gerek kalmadı.
yazının başında yerin dibine soktuğum kader bu kez kartını
benden yana açmıştı. mr. ex uyurken önce yeni sonra da britanyalı tuvalete
gitti. ikisinin aynı anda çişinin gelmesini yemediğim için arkalarından mr.
ex’i uyandırdım ve otele gitmesini söyledim en yalancı şefkatimle. “yok yok
iyiyim ben böyle” diye sayıklayınca “e o zaman git bi tuvalete de yüzünü yıka,
kendine gel, ben de sana kahve söyleyeyim” dedim. ikiletmedi bile. kalktı, ağır
adımlarla yürüdü, tuvaletin kapısını açtı ve…
flaş! flaş! flaş! şok! şok! şok!
yeni britanyalıya bademcik ameliyatına girişmişti. mr. ex
manzara karşısında önce buz adam’a sonra da hızla eriyip yeşilçam’ın sümüklü
aşıklarına döndü. yeni ile türkçe britanyalı ile ingilizce tartışmaya başladı.
arkalarından olaydan “bihaber” bir şekilde tuvalete gittim. sahte sevgili de
geldi. manzara onlar için içler acısı bizim için ise gırgıriye filmi
tadındaydı.
mr. ex yeniye postayı koydu, git kendine kalacak yer bul
dedi...
yeni ona bağırdı...
britanyalı garibim ne olduğunu bile anlamadan kendisini
türkiş bi dramanın içinde bulmuş, nasıl kurtulacağını kara düşünüyordu...
tekrar medeni biri olup herkesi sakinleştirmeye giriştim. 15
dakika sonra biraz başarılı oldum. çok sakinlemesin diye arada salıverdim, yine
tansiyon yükseldi. derken saatime baktım ve “aaa! bizim gitmemiz gerekiyor.
yarın bir konferans için paris’e gideceğiz. ah ya, sizi de böyle bırakmak
istemiyorum ama… ya bence yarın sakin sakin konuşun” deyip “sevgiliyi” koluma
takıp arkamıza bile bakmadan mekandan çıktık.
çıktıktan sonra arkadaşıma bi falafel ısmarladım, yedik ve
kahkahalarla güldük. kötülük eğlenceli, hava atacağım diye böbürlenenlerden
tarih huzurunda intikam almak çok zevkliydi.
o gece son zamanlarda olmadığı kadar huzurla uyudum. allah
taksiratımı afetsin. demet akalın'dan "afedersin" de tüm sevip de kavuşamayanlara gelsin.
Hahahah. Ex sevgili bu yazıyı okursa ne olacak peki? Çekmeköy den sevgiler pampişim:)
YanıtlaSilaman bana ne! mekan adı vermedim sonuçta. ya aslında itiraf edeyim, bi b planım yok. (:
YanıtlaSilİyi "yazmışsın" bavuşka. yaşasın kötülük!!!!!!!!
YanıtlaSilbence de canan. kahrol medeniyet! (:
YanıtlaSilBawer, senden korkmaya başladım... :P
YanıtlaSilMurat aka Husbear
korkmakla en iyisini edersin murat'cim. (:
YanıtlaSilvalla ya yazsan roman olur çeksen dallas olur gibi olmuş:) eline diline sağlık:)
YanıtlaSilEğlenceli... Herkesin yaşaması/yapması gereken bir şey...
YanıtlaSildirek bira bardağı ile olayı kısa keserdim heralde.
YanıtlaSilbildigin rezilsin ha! :)
YanıtlaSilo değil de bi ilan irem vardı yaa ona nooldu ?
YanıtlaSilay sen nası bişisin. allaam nerden bulursun bu fotoları. saniyede barın icinde buldum kendimi.
YanıtlaSilçok fenasın. :)) (yıldız yilbe mode)
@cAlAmity: valla işte herkes yazsan roman olur dedi ben de yazdım blog oldu. (:
YanıtlaSil@memdali: eski sevgililerin erişebileceği yerlerde okuyunuz ki onlar da ürksünler azcık. :P
@SanatoriumAsylum: tatlım ben onu da yaptım ama zat-i muhterem daha sonra iyi arkadaşım oldu, ondan ayıp deyip yazmıyorum henüz. :P
@Esterhazy: aksini iddia eden oldu mu ay? (:
@Adsız: cicim fotoları kendim çektim demek isterim ama hz. gugıl'dan aldım. çok kolay olmadı valla. :P eğlenmene ve olayı hissetmene de sevindim. :P yıldız'a da can kurban.
bu rezilliği ben bile yapamazdımmmm.
YanıtlaSilkafam basmazdıııııııııııııı :D
ahahahaha.
mahfollllllllll :D
ben ne olcam ya, mahfolan oldu sayemde. hahayt! beter olsun. (:
YanıtlaSilbi de bırakdaginikkalsin isimli kendini bilmez, irem seni savcılığa vermiş. hahahahahahaha!
britanyalılar dan birine ne oldu? aklım onda kaldı:)
YanıtlaSilo gece boyu yanciydi, yanci kalarak noktaladi geceyi. haa! bi ara kulagima bara gidelim mi dediydi ama ben duymazdan geldim. :P
YanıtlaSil