17 Ekim 2011 Pazartesi

dünyanın en 'güneşli' ekim'i

önce arap baharı, ardından ispanya baharı, derken şili kışı ve şimdi de wall street işgali... dünya geçen bahardan beri 'kağıt üzerinde' birbirinden farklı olan, ancak yoksullukları, geleceksizlikleri, sorunları ve meramları aynı olan ülkelerindeki insanları konuşuyor, onları takip ediyor... hiç kuşku yok ki bu ülkelerde yükselen ses son zamanlarda dinlediğimiz en güzel şarkı olabilir. ve zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayanların yaktığı ateş, virüs gibi (okura not: virüs bu cümlede pozitif bir anlamda kullanılmıştır) hızla arka sokaklara, yoksul mahallelere yayıldı, yayılmaya da devam ediyor.
dün, yani 15 ekim’de bu dalgalanmanın uluslararası düzeyde tekrar sokağa çıktığı gün oldu. wall street işgaline destek vermek amacıyla 81 ülkenin 952 kentinde insanlar hem işgale destek olmak hem de kendi ellerinden kapitalizm yoluyla çalınan hayatlarını geri alabilmek ve muktedirlere "sandığınız kadar aptal değiliz, her şeyin farkındayız. buna dur diyecek gücümüzün de olduğunu biliyoruz" demek için meydanları doldurdular, "düşmanlarının" oyun alanlarını işgal ettiler, polislerle çatıştılar ve yine yeniden gerçek demokrasi ve eşitlik taleplerini dile getirdiler.

işbu yazı size 15 ekim uluslararası eylem gününde katalunya'nın barselona şehrindeki eylemlere dair izlenim aktarmayı arzu eder.


kaseti başa alalım...


kısa bir özetle başlamakta fayda var: ispanya'da diktatörlük sonrasında gelen "demokrasi" ile 30 küsür yıldır "idare" eden her yaştan genç, internet aracılığıyla bir araya gelmiş, yapılan tartışmaların ardından 15 mayıs'ta ülke genelinde yaşadıkları şehirlerin simgeleri olan meydanları işgal etmişlerdi.


kurdukları çadırlarla kendilerine yeni yaşam alanları yaratan geleceksizlerin talepleri de ortaktı: şimdiki gibi sahte değil gerçek demokrasi, iş güvencesi, barınma, eğitim, çalışma ve sağlık gibi en temel insan haklarından herkesin eşit şekilde yararlanabilmesi, ekonomik krizin faturasının yoksullara kesilmemesi... yabancı düşmanlığı, homofobi/transfobi, cinsiyetler arası ayrımcılık gibi dertlerini de dillerinden düşürmeyen eylemcilere polisin müsamahası da birkaç gün sürebilmiş, önce barselona’da ardından da madrid'de, eylemcilere şiddet kullanarak müdahalede bulunmuştu. 
polise karşı meydanları savunan eylemcilere o ana kadar eylemlere hiç dahil olmamış insanlar da katılınca meydanlar kurtarılmıştı.
kamp eylemleri ülke gündemine taşınırken bir süre sonra "eylem",  meydanlardan mahallelere çekildi ve yerelde mücadele sürdürüldü. amaç yeniden ve daha güçlü bir şekilde meydanlara çıkmaktı. arada birkaç küçük eylemle ortam hareketlendiyse de asıl hadise uluslararası eylem günü olarak belirlenen 15 ekim'de cereyan etti.

kapitalizme karşı herkes!

dün barselona'daki plaza catalunya'da 150 binden fazla insan bir araya geldi. bu söylenen "resmi" rakam. medyanın işine gelmeyen bu gibi konularda 5'i 1 yapmasını da hesaba katarsak kalabalığın bahsedilen rakamdan daha fazla olduğu sonucuna da rahatlıkla varabiliriz. eylem sürerken twitter'da 300 binlere varan rakamlar ifade ediliyordu. istanbul'daki gibi yüksek bir binaya çıkıp kitleyi göremediğim için rakam konusuna çok da takılmak istemiyorum. rakamlar rakamdır, konumuz o "rakamın" ne dediği.


öğleden sonra saat 5'te meydana vardığımızda pek de iç açıcı bir kalabalık yoktu. ancak "tranquilo"* diyen iç sesimizi dinleyerek arkadaşlarla buluştuğumuzda la rambla'dan ilk grup meydana sloganlarla girmeye başlamıştı. meydana çıkan bir diğer büyük cadde ps. de gracia'da da sosyalist ve anarşitler toplanmış, kalabalığa katılacak insanları bekliyorlardı.


yaklaşık 40 dakika sonra az önce çok da umut vaat etmeyen meydanda iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık toplandığında yüzümüze de renk geldi.


her yaştan gençler, yaşlılar, çocuklar, kadınlar, erkekler, heteroseksüeller, lgbt'ler, queerler, feministler, çevreciler, katalanlar, ispanyollar, göçmenler, çalışanlar, işsizler, akademisyenler, öğrenciler, memurlar, aileler, bekarlar, gazeteciler, sendikalar, siyasi partiler, anarşitler, sosyalistler, herhangi bir ideolojiye ya da parti/gruba bağlı olmayanlar... kısacası işsizliğin, yoksulluğun, ayrımcılığın belini büktüğü herkesin oluşturduğu kalabalığın ellerinde el yapımı, göz nuru posterler, pankartlar ve bayraklar, dillerinde çoğunu anlayamamış olsam da sloganlar ve şarkılarla "eğlenen" ve "eyleyen" kalabalık yaklaşık 1 saat sonra yürümeye başladı.

ps. de gracia'yı geçip carrer de aragon'a dönecek, ardından da ps. de sant joan'dan şehrin simgelerinden arc de triomf'a (zafer taki) varacak kortejin ne ucu ne de başını görebiliyor, ne kadar kalabalık olduğumuzu "içindeyken" anlamıyorduk.


che, barış, anarşi, filistin ve suriye bayraklarının altında, her grup kendi sloganlarını atıyor, şarkılarını söylüyordu. 2011'de, hala akustik gitarla joan baez şarkıları söylenmesini anlamadığım için bu formatta müzik yapan arkadaşlarla arama mesafe koyduğumu belirtmeden edemeyeceğim. insanın gözleri ister istemez herhangi bir eylemde gurbette de olsa bandista'yı arıyor. doğruya doğru! haydi barikata! haydi barikata! ekmek, adalet ve özgürlük için! neyse...


yürüyüşten bir eser şuradan dinlenebilir:

polisin yürüyüş güzergahına bağlanan caddeleri kapatmasınıı, sinir bozucu araçları ve mavi ışıkları ile an be an "biz buradayız" mesajı vermesini saymazsak yürüyüş boyunca çok da can sıkan bir şey yaşanmadı diyebiliriz.

borsa sen dev bir çöplüksün!


yürüyüşün ilk bölümünde ps. de gracia'da, barselona borsa binasının önünde hem wall street işgalcilerine selam çakmak hem de ülkedeki krizin sebeplerinden biri olan borsaya ağız dolusu saydırmak için durulduğunu atlamayayım. öfkeli insanların borsa binasının kapılarına ve duvarlarına sprey boyalarla yazdıkları "işgal et", "kapitalist domuzlar", "özgürlük ve eşitlik" gibi sloganlar, örgütlerin bildirileri ile "renklenen" borsa binasının önü beş dakika içinde etraftan toplananlarla layıkı olduğu çöplüğe dönüştürüldü. bu anlamlı anı görüntülemek isteyen gazetecilerle eylemciler birbirleriyle yarışırken yürüyüş devam ediyordu. 

hemen burada ps. de gracia hakkında da iki kelam etmek farz tabii. zira bu büyük cadde, şehrin turistler tarafından en çok ziyaret edilen gaudi binalarının yanı sıra en lüks mağazalarının de yer aldığı, valikonağı caddesi'nin 5 gömlek üstü bir yer. borsa da burada. hatta türkiye konsolosluğu da. zara, mango, ne arasan sıra sıra inciler...
son yıllarda eylemlerin olmazsa olmazları bandolar da yürüyüşteydiler. hem eylemin enerjisini yüksek tuttular hem de insanları dans ettirdiler. ayrıca amfileri, gitarlarıyla gelen gruplar da kendi besteledikleri eylem şarkılarını sözlerini yazdıkları kağıtları insanlara dağıtarak insanları şarkılara dahil ettiler.


bu kadeh senin şerefine eylemci!


carrer de aragon'a dönüldüğünde camlarından ya da balkonlarından eylemi izleyenler de evlerinden alkışlarla destek veriyorlardı. hatta balkonunda nargile tüttüren bir adam elindeki şarap kadehini eylemciler için kaldırdığında kitlenin teşekkürü alkışlarla geldi...

yunanistan eylemlerinin simgesi haline gelen loukanikos isimli köpeğin yakaladığı popülarite barselona'daki köpek sahiplerini de heyecanlandırmış olacak ki kortejde onlarca köpek de vardı. umut fakirin ekmeği tabii. henüz hangisinin şöhret olduğunu bilmiyoruz ancak rastalı köpeğin şansının, diğerlerine nazaran daha çok olduğu kanaatindeyim.

sloganlar ve dövizlerden bahsetmiştim. biraz daha ayrıntı vereyim. eylemin muhatapları arasında siyasetçiler ve çok uluslu şirketler vardı. bu taşınan dövizlere de yansımıştı doğal olarak. benim için en komiği ve güzeli quentin tarantino'nun "ınglourious bastards'' filminin afişi kullanılarak yapılan ve ispanya'daki politikacıların yüzlerinin eklendiği afişti. şuraya bir yere fotoğrafını koyuyorum ki siz de görün.

yaklaşık 3 saat süren yürüyüşün sonunda herkes yorgun ama hala dans ediyorken arc'a gelindi. son yarım saatte çokça su tüketilmiş, açık olan pastanelerden alınan yiyeceklerle karınlar doyurulmaya çalışılmıştı. yürüyüşün sonunda saatlerdir beklediğimiz ve yürüyüşten daha heyecanlı olacağını hissettiğimiz müjde verildi.


bir insan hakkı olarak 'işgal'!


wall street işgaline destek için eğitim, sağlık ve barınma haklarına istinaden şehirdeki üç bina işgal edilecekti. bunlardan biri barcelona'daki hospital del mar isimli hastane, bir diğeri plaza universitat'taki barselona üniversitesi'nin (ub) rektörlük binası ve nou barris'deki boş bir bina olarak duyuruldu.


yaptığımız küçük bir kamuoyu yoklamasıyla nou barris'teki işgale katılmaya karar verdik ve urquinaona'ya yürüyerek metroyla sarı hattın son durağına doğru yola çıktık. metro tıpkı istanbul'daki 1 mayıs vapuru gibi eylemcilerle doluydu. herkes slogan atıyordu, şarkı söylüyordu. akustik de iyi olunca eylemciler metroyu inlettiler. metrodan çıkışta kalabalığı takip ettik. nou barris'deki binaya giren caddenin başında işgal görevlisi insanları binaya yönlendiriyordu.


binaya vardığımızda yaklaşık 200 kadar insanla karşılaştık. daha gelenler de vardı. bu esnada binanın çatısına tırmanmış ve binanın içine girmiş eylemcileri gördük. kalabalık artmaya devam ederken binanın kapıları açıldı. işgalin başarıyla gerçekleşmiş olması alkışlar ve sloganlarla kutlanmaya başladığı sırada insanlar binaya giriyorlardı.


işgal sırasında çektiğim fotoğrafları işgali gerçekleştirenleri deşifre etmemek için yayınlamayacağım ama yüzlerin görünmediği birkaç kareyi buraya koyuyorum.

bir grup, binanın terasına çıkarken daha kalabalık olan diğer grup binanın önünde bekliyor, olası bir polis müdahalesi için binayı koruyorlardı. ancak dün gece beklenildiği gibi bir müdahale olmadı.

saat 21.30 sularında kutlama binanın önünde bira içerek başladı. ardından akşam yemeği için eyleme katılanlara paella ikram edildi.


buraya eklersem yazı çok uzun olacak. bu nedenle bina işgalleriyle iglili bir yazı sözüm olsun.

hem yorgunluktan hem de 5 saat kadar süren maratondan sonra kendime gelememekten mütevellit yazıyı buralarda bir yerde sonlandırmak niyetindeyim. çok sağlıklı ve bilgilendirici olmasa da az çok neler olduğunu aktardım. çektiğim fotolar da çok parlak değiller ama iş göreceklerini umuyorum.

katalan gazetelerine bakarsak 15 ekim'deki en kalabalık eylemler barselona ve madrid'de gerçekleşmiş. elbette bir yarış değil ama yine de insanın yaşadığı şehri sevmesi için ikna edici bir sebep oluyor. doğruya doğru.


biz hayır diyoruz!


arap ülkelerinde başlayan bahar dünyayı sallamaya devam ediyor. dolaşan bir hayalet midir bilinmez ama görünen o ki kendisine dayatılan bütün saçmalıklara direnen hala ve hala çok sayıda insan var dünyada. ve bu insanın güzel günler göreceğine dair inancını perçinlemeye yetiyor. açık olan şu ki özgürlük muktedire, iktidarlara, çok uluslu şirketlere, yabacı düşmanlarına, homofobiye, transfobiye, cinsiyetçiliğe, faşizme, savaşa ve ekonomik sömürüye hayır demekle başlıyor. e ne güzel işte. biz, yani dünyanın yoksul ama kalabalık tarafı hayır diyoruz! 
hayır!

foto galeri

eylemde çektiğim fotoğraflar aşağıda. çok parlak değiller yukarıda da bahsettiğim gibi ama idare edin artık. üstlerine tıkladığınızda orjinal boyutlarında görebileceğinizi belirtmeyim.



































































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder